Sayın Konuklar,

Konuşmama hepinizi saygı ile selamlayarak başlamak istiyorum.

 

 

Özellikle bu toplantıyı düzenleyen ve beni davet eden yetkililere,  başta Prof. Dr. Perran Toksöz ve Prof. Dr. Nuriye Mete olmak üzere teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Ayrıca, uzun yıllar hizmet verdiğim bu Üniversitede ve bu güzel konferans salonunda bulunmaktan duyduğum onur ve heyecanı da belirtmek istiyorum.

 

 

Bildiğiniz gibi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenlenen bu panelde bir süre önce kaybettiğimiz rahmetli Esma Ocak’ı anacağız.

 

Toplantı akışı içinde benim giriş konuşmamdan sonra, sırası ile; önce,

 

Esma Ocak’ı çok iyi tanıyan, onunla canlı anıları olan Evren Daşdağ, daha sonra;

 

Esma Ocak’ın eserlerini akademik olarak değerlendiren üniversitemizin değerli bilim adamları Doç. Dr. Kemal Timur, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Emin Uludağ konuşacaklardır.

 

Benim, 1990-2000 yılları arasındaki vakıf çalışmaları ile ilgili Esma Ocak konulu slayt gösterimden sonra,

 

Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Diyarbakır Şubesi Başkanı Sayın Erhan Akalınlar, Esma Ocak’la ilgili anılarını anlatacaklardır.

 

 

Sayın Konuklar;

 

Kabaca yazının icadı ile başlayan, 4.000-5.000 yıllık kısa insanlık tarihi boyunca, insanoğlunun en ayırt edici özelliği;

 

Çevreyi fark etmesi, merak etmesi, izlemesi, değiştirmesi ve   bilgi ve deneyim birikimini   bir sonraki kuşağa bırakması olmuştur.

 

Bugün sahip olduğumuz bilimsel, sosyal, ekonomik, kültürel zenginliğimiz, binlerce yıldan beri yavaş yavaş oluşan, katlanarak artan bu birikmiş bilgi ve deneyimin sonucudur.

 

Bugün sahip olduğumuz her türlü zenginliğin temelinde   çevreyi fark eden, merak eden, araştıran, öğrenen ve öğreten, kendinden sonrakilere bir şeyler bırakmak isteyen insanların özverisi vardır.

 

Hayatını hatta bütün varlığını bu uğurda harcayan fedakar insanlar sayesinde bugün birçok şeyi hazır buluyoruz.

 

Hayatta yeri doldurulamayacak tek değer, yaratıcı ve üretici insandır.

 

İnsan dışında her şeyin iyi veya kötü tekrar kazanımı mümkündür. Tarihi bir binayı, bir eseri, iyi veya  kötü yeniden taklit etmek, o görünümü canlandırmak mümkündür.

 

Ama kaybedilen bir değeri tekrar geri getirmek artık mümkün değildir. O boşluğu dolduracak kim gelirse gelsin her insan kendine özeldir, her insanın ayrı bir yeri vardır.

 

İşte Esma Ocak bu tip insandı. Hayatı boyunca Diyarbakır kültürüne hizmet etmiş, kültürel değerlere sahip çıkmış, onları tanımış, tanıtmış ve korumuş değerli bir insandı.

 

Kültürel değerlere ilginin yanı sıra bir yazar olarak ta çok değerli kalıcı eserler vermiş bir edebiyatçıydı…

 

Bilinen bir söz vardır;

 

 “Unutulmamak için ya yazılacak şeyler yapın ya da okunacak şeyler yazın”

 

Esma Ocak hem Diyarbakır kültürüne ve etnografik değerlerine verdiği hizmetle yazılacak şeyler yaptı, hem de başta BERDEL olmak üzere unutulmayacak şeyler yazdı.

 

Aslında Esma Ocak bir inanç insanıydı. Onun yaradılışı bu işlere yatkındı. Diyarbakır dışında bir çevrede yetişseydi inanıyorum ki orada da bir şeyler üretirdi. Diyarbakır’da olması, bu çevrede ve bu kültürde yaşaması Diyarbakır için bir şans olmuştur.

 

Bu değerlerin toplum için iyi örnek olarak bilinmesi ve tanınması, toplumsal çalışmalara ilgi duyan kişilere cesaret verici bir örnektir. 

 

Bu insanları takdir etmek, onore etmek gerekir ki yeni gönüllüler ortaya çıksın, cesaret bulsun.

 

İnsanlar ve toplum, bu konularda cömert ve kadirbilir olmalıdır. Kültürel değerlere sahip çıkan ve tanıtmak için ömür boyu maddi manevi fedakarlıkla çalışan Esma Ocak gibi insanların zaten başka bir beklentileri de yoktur. 

 

Rahmetli Adil Tekin, Şevket Beysanoğlu ve Esma Ocak gibi değerlerin kültürel çalışmaları, toplumsal belleğin oluşmasına ve yazılı tarihin, yerel tarihin kayıt altına alınmasına yardımcı olmaktadır.

 

Esma Hanım’la beraber çalıştığımız 1990-2000 yılları arası benim için hayatımın kültürel çalışmalar bakımından en verimli geçen dönemi olmuştur. O günlerin çeşitli sıkıntılarına rağmen inanılmaz bir sosyal aktivite zenginliği yaşanmıştır. Vakıf çalışmaları sırasında değişik dönemlerde görev alan vakıf üyelerinin fedakar çalışmalarının gerisinde hepimiz Esma Ocak’tan çok şey öğrendik. Esma Ocak’ın inandığı doğrulardan ödün vermeden fikir üreten, yol gösteren ve yaptığı her işi ciddiye alan kişiliği bizler için en büyük ders ve destek olmuştur.

 

Yani Esma Ocak tek başına bir “Bir Kültür Ocağı” gibi çalışmıştır.

 

Esma Ocak; inandığı konuda sonuna kadar ısrarcıydı, inatçıydı ve iddialıydı.

 

Yapılan işlerin gerçeğe tam uygun olması onun için esastı.

 

Esma Ocak’ın bir beklentisi yoktu, bu nedenle özgürdü.

 

Esma Ocak paye peşinde değildi, hizmet için her rolü almaya hazırdı.

 

Esma Ocak’ın kurduğu müze evin ve topladığı etnografik eserlerin gerisinde, sıklıkla dile getirdiği “Aslan Yattığı Yerden Belli Olur” sözü ve felsefesi yatıyordu. Bu söz inandığı çevre ve yaşam kültürünün bir ifadesiydi.

 

Sonuç olarak Esma Ocak, bu kentin kültürüne, yaptıkları ve yazdıkları ile unutulmaz hizmetler yapan bir değerdi. Esma Ocak bir örnek insandı.

 

Kendisine rahmet diliyorum. Hepinizi saygı ile selamlıyorum.

 

 

2012 / Diyarbakır

 

X