GENEL KÜLTÜR / FELSEFE
ETİK VE AHLAK
AHLAKİ DEĞERLER
İnsan ve Madde İlişkisi: Madde insana hükmetmemeli.
İnsan ve Kuvvet: Kuvvetin kötü kullanılması etik değildir.
Güce tapan düzende erdem olmaz.
İnanç sistemi ve İdeoloji: Etik değerleri ve uygulamayı engeller.
Özgürlükleri kısıtlar.
İSLAM FELSEFESİ
Hristiyanlıktan sonra Atina’da Felsefe Okulları kapatıldı.
Bir kısım düşünce sahibi kişi İran’a Güneydoğu Anadolu’ya gitti. Harran, Nusaybin, Antakya’da Avrupalı bilim adamları birikimi oldu.
Harun Reşit zamanında Bağdat’ta Felsefe evleri kuruldu.
Bu dönemde 10 akıl sıralandı. 1. Akıl: Tanrı 10. Akıl: İnsan ve doğru bilgi.
İbni Rüşd, “Filozoflar, peygamberlerden üstündür…”
MODERNİTE
Avrupa’da Modernite halktan doğan bir harekettir.
15. ve 16. Yüzyıllarda batı dünyasında Teoloji temel bilim iken halkın değişimiyle modernite başlamıştır. Çünkü Rönesans ve Reform ile temel pozitif bilimler (matematik, fizik, kimya, tıp, astronomi gibi temel bilimler, teknoloji ve buluş ve keşifler) toplumun düşünce dünyasını değiştirmiş ve düşüncede çığır açmıştır.
Halk laikti ve okuma yazma kolay ve yaygındı. Luther, halktan gelen biriydi ve halkı etkiledi. Toplum kiliseyi dışladı. 1700’lerde Avrupa’da körü körüne inanç bitmiştir. (Aydınlanma Çağı)
Felsefi düşünceler batıda halkı etkilemiştir. Çünkü halkta düşünme, bilgi ve tartışma birikimi vardı.
Türkiye’de bilgi, düşünme ve tartışma olmadığı için felsefi düşünceler halkı etkilememiştir.
Sonuçta; Avrupa’da inanç devleti değil ulus devleti oluşmuştur. İnanca baskı olmamıştır.
Modernitede yasak yoktur. Çözümleyici görüş ve özgürlük ortaya çıktı. İlim geliştikçe sır ve gizem kalmadı. Bu durumda inanç zayıfladı. İnsan ortada kaldı.
Seküler görüş (Yani din ve dünya işlerinin ayrılığı ve kurumların işlevine saygı) egemen olmuştur.
Fikirler rahatça söylenmiştir. Din tamamen rahatça tartışılır olmuştur. Böylece halk baskılardan kurtulmuş ve rahatlamıştır.
İslam ülkelerinde ise bu aşamalar yaşanmamıştır.
Türkiye, Rusya ve Japonya’da ise modernite devletten geldi. Halk okuma, düşünme ve tartışmada birikimsiz olduğu için yeteri kadar etkilenmedi. Halktan kopuk kaldı.
***
Moderniteden önce madde ile uğraşılmazdı. Modernite ile madde merak edildi ve ilgi alanı oldu. Madde önem kazandı. Bu durum bilimin gelişmesine yardım etti. Çevre sırları açıklanabilir hale geldi.
Madde ile laik düşünce paralel gelişti.
İslam’da kanaatkarlık gelişmeyi engelledi. Madde ve çevre ile ilgili araştırma yapılmadı.
18.yy da Avrupa’da laik görüş hakim oldu, bütün inançların eşit olduğu kabul edildi.
***
Bilimin pratiğe yansımasıyla teknoloji gelişti. Bu durum SANAYİ DEVRİMİ’ni yarattı. Sanayi devrimi ile üretim çeşitlendi ve sayısal kapasite olarak arttı. Batı dünyası zenginleşti ve dünyaya hakim oldu.
Bilim geliştikçe çevremizdeki sırlar açıklanabilir hale geldi. Bu durumda inancın yerini akıl aldı.
Bizim gibi ülkelerde düşünce devrimi yaşanmadı, inanç hakim kılındı. Teknoloji sadece kopyalandı. Ama zihniyet değişmesin dendi.
***
Modernite ile insanlar kendileri için daha çok düşünme zamanı buldu. Kişiler aşırı derecede bireyselleşti. Birey değer kazandı.
Modernite liberal ticareti artırdı. Para önem kazandı. Mutsuzluk arttı. Gereksiz alışveriş ve tatminsizlik çoğaldı.
Birçok ülkede tanrı inancı azalınca düzen sarsıldı.
Soru ve sorunlar bitmiyor.
Modernite ile yeni bir yaklaşım doğdu. Şimdi bildiğimize biliyoruz diyoruz. Bilmediğimize ise bilmiyoruz diyoruz. Daha önce bilmediğimiz her şeyi Tanrının işi olarak tarif ediyorduk.
GENEL
Selefi: İlk İslam yaşantısını (Hz. Muhammet dönemi) özleyenler. Çok katılar.
Hukuk olarak. İslam: Hem uhrevi (Dinsel konular) hem de dünyevidir.
Hristiyanlık: Sadece uhrevidir. Dünya işlerine karışmaz.
Özellikle Endülüs Emevileri o çağın en aydın devletini oluşturmuştur.
İstanbul’un fethi sonucu Ortodoks din adamları ve Roma merkezli Katolik baskı sonucu aydın Hristiyan din adamları Güneydoğu Anadolu’daki dini merkezlere gitmişlerdir. Bunların yanlarında götürdükleri eski Yunan Kaynakları (Aristo, Eflatun, Sokrat vs.) Nasturiler tarafından Arapçaya çevrilmiş, Arap/İslam aydınları tarafından okunmuş ve İslam Aydınlanmasına neden olmuştur. İnanç / Akıl tartışmasında akıl ön plana geçmiştir. Ancak bu akımın arkası gelmemiştir.
İslam Aydınlanma Çağı 750-1000 yılları arasında altın çağını yaşamış daha sonra geriye gitmiştir.
Özellikle Harun Reşit devrinde İslam aleminin en ilerici grubu olan Mültezici’ler mantık ve aklı ön plana almışlardır. Ancak bunun sonu gelmemiştir.
Bunun nedeni ilerici İslam alimlerinin (El Kındi, Farabi, El Harezmi, Biruni, İbni Rüşt, İbni Sina, Ömer Hayyam, El Cezeri gibi) verdiği mücadele başarılı olmamıştır.
İmam Gazali’nin Nizamülmülk’ün kurduğu Üniversitenin başına getirilmesi, bu tartışmalardan yöneticilerin rahatsız olması ve özellikle yeni fikirlerin yaşama pratik faydaya dönüşmemesi İslam aydınlanmasının başarısını engellemiştir. İmam Gazali aklın değil inancın yaşama hakim olmasını savunmuş ve aydınlanmayı engellemiştir.
Avrupa’da ise pozitif bilimler, laik düşünce ve aklın inancın önüne geçmesi ile araştırma, icatlar ve keşifler yeni bir akıl çağı başlatmıştır. İcatlarla (Buhar gücü, makineleşme, astronomik buluşlar) artan üretim yeni icatlara yol açmıştır. Örnek olarak sanayileşmenin önderi İngiltere’de ürünlerin dünya genelinde pazarlanması için deniz ulaşımı ve zaman (saat) kavramı gereği doğmuştur. Greenwich’in sıfır noktası alınması ile dünya çapında saat düzeni kurulmuştur.
Selefilik inancı (Hz. Muhammet dönemi özlemi), yaşanan Moğol istilası da toplumu dağıtınca topluma hakim olmuştur.
Ehli Sünnet içinde de özellikle Hanefilik mezhebi daha ilerici bir tutum benimsemiştir. Hanefilik şehirlerde Şafi mezhebi ise daha çok kırsal alanda yayılmıştır.
Sufilik, tasavvuf felsefesini savunur. Tutucudur.
Vahabiler ise cihat felsefesini savunur, saldırgandır. Günümüzde bu akımın temsilcileri El Kaide ve Taliban şeklinde hala yaşamaktadır.
25 Mayıs 2018
Moderniteden önce Doğu/Batı yani İslam Dünyası/
Batı Dünyası oldukça benzer.
İki tarafta da Laiklik yok Din hakim.
İki taraf da karşı tarafı çürütmeye çalışıyor. Bu dönemde DİYALEKTİK hakim. (Diyalektik tartışarak sonuca varmadır. Tez/Antitez /Sentez)
Moderniteden sonra Diyalektik’in yerini DİYALOG almıştır. Dinler arası ilişki ve diyalog başlamıştır. İki tarafta da dine karşı bir mücadele dönemine girilmiştir.
Hıristiyanlık öncesinde;
Batı’da İnancın 4 önemli merkezi oluşmuştur. Atina, Roma, Kudüs ve Alman Ormanları.
Daha sonra İslam Medeniyeti ilk zamanlar akılcıdır, hoşgörülüdür. Zina’yı bile ispat etme şartına bağlamıştır.
Ancak modernite ve seküler düşünce gelişmeyince duraklama ve geri gitme başlamıştır.
RÖNESANS
Hıristiyanlık öncesi kültüre dönüştür.
12.13. yy dan sonra Batı, yüksek dini kavramlardan (Semitik anlayış) kopmuş ve maddeye inmiştir. Maddeyi araştırmaya başlamıştır.
Semitik dinlerden Seküler alana geçiş yaşanmıştır. Hayat madde ile başlamıştır, bildiğimiz doğa bu gelişimin sonucudur.
Bu hareket Batı’yı Doğu’dan koparmıştır.
Hıristiyanlık insan vicdanına seslenir.
İslam dünyası ise bu gelişimi yaşamamıştır. İslam ütopyasında BU DÜNYA ve ÖBÜR DÜNYA anlayışı değişmeden devam etmiştir.
***
FRANSIZ DÜNYASI
Fransız Devrimi, Ulus Devlet kurulmasını sağladı. İnsanı kul ve kölelikten aldı YURTTAŞ yaptı.
Farklı kimliklere sahip insanlar ulus bilincine kavuştu.
Ortak dil, ortak tarih ve ortak kültür bilinci gelişti.
Üretim ve öğretim yeniden örgütlendi.
***
Simon Bolivar, Latin Amerika’da bir devrim yarattı.
(Latin Amerika, Amerika kıtasının İspanyolca ve Portekizce konuşulan Orta ve Güney Bölgelerine verilen isimdir. Bu bölgelere Amerika kıtasının keşfinden sonra Avrupa kıtasının güneyinde Akdeniz Bölgesinde yaşayan Latin ırkından gelen (Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz gibi) insanların yerleştiği alandır.
Simon Bolivar, İspanyol asıllı Venezuella’lı. İspanyollara karşı 1813 de bağımsızlık savaşı başlattı ve başarılı oldu. Bu olay 20. Yy da dünya genelinde devrimci harekete ilham verdi. (Örnek Castro…)
İNANÇ VE BİLİM
İnanç, kelime anlamıyla görünemeyen ve tanımlanamayan bir şeyi gerçek olarak kabul etmemizi ister.
İnanç sahibi olmak ya da olmamak kişinin tercihidir. Evrensel değildir.
BİLİM, inancın antitezidir. Kelime anlamıyla bilim; bilinmeyen veya henüz tanımlanmamış bir şeye fiziki kanıt bulma girişimidir.
Bilim bir cevap bulduğunda bu cevap evrenseldir. İnsanları ayrıştırmaz birleştirir.
KOD, bilgi taşır. Genetik kod gidi. Kodlar bir aklın ürünüdür. Arkasında bir bilinç ve niyet vardır.
Yazı dili, müzik notaları, matematik denklemleri, bilgisayar dili bilgi ve anlam iletir.
Kaynak: Felsefe Semineri / Nisan 2018 (Tarih Vakfı /Ankara)